Şeytan, İslam düşünce geleneğinde sadece bir "kötülük sembolü" değil, insanın içsel çatışmalarının bir yansımasıdır. İbn-i Sina, onu "nefsin karanlık tarafının temsilcisi" olarak görür. Şeytan, insanın kendi içindeki cehaletle, ihtirasla ve zaafiyetle yüzleşmesini sağlayan bir aynadır. Bu ayna bazen o kadar nettir ki, bakan kişi kendi yüzünden ürker. Ama şeytan, bu ürküntüyü bile bir oyuna dönüştürür. Çünkü onun işi, insanı kendiyle hesaplaşmaya davet etmektir.
Gazali ise
şeytanı "insanın kendini aldatma sanatının ustası" olarak tanımlar.
Ona göre, şeytanın en büyük silahı, insanın kendini kandırma yeteneğidir.
Mesela, bir insan "ben artık değiştim" dediğinde, şeytan o sözün
arkasındaki kırılganlığı hemen fark eder. Çünkü insan, değiştiğini söylerken
bile aslında eski alışkanlıklarına tutunur. Gazali, bu durumu "nefsin
şeytanla dansı" olarak nitelendirir. Bu dans, insanın kendi içindeki
çelişkilerle yüzleşmesini engelleyen bir illüzyondur.
İbn Arabi
ise şeytanı "ilahi hikmetin bir parçası" olarak görür. Ona göre,
şeytanın varlığı, insanın irade ve özgürlük sınavının bir gereğidir. Şeytan,
insana kötülüğü fısıldar ama aslında bu, insanın kendi seçimlerini yapması için
bir fırsattır. İbn Arabi, şeytanın insanı yoldan çıkarmaya çalışırken aslında
onu kendi hakikatiyle yüzleştirdiğini söyler. Yani şeytan, insanın kendi
içindeki karanlığı aydınlatan bir meşale gibidir.
Şeytan,
insanın en zayıf anlarında ortaya çıkar. Ama onun ortaya çıkışı, her zaman
korkutucu değildir. Bazen bir fısıltı, bazen bir gülümseme, bazen de bir
tereddüttür. Mesela, bir insan "ben yardımseverim" derken tam
önündeki dilenciyi görmezden geliyorsa, şeytan o anda oradadır. Ama bu,
şeytanın bir zaferi değil, insanın kendi içindeki çelişkinin bir yansımasıdır.
Şeytan, sadece bu çelişkiyi ortaya çıkaran bir aracıdır.
Şeytanın en
büyük özelliği, insanın kendi kararlarının sorumluluğunu almasını
engellemektir. İnsan, "şeytan beni kandırdı" dediğinde, aslında kendi
zayıflığını örtbas etmeye çalışır. Ama şeytan, bu bahaneyi bile bir oyuna
dönüştürür. Çünkü o, insanın kendi içindeki şeytanla yüzleşmesini engellemek
ister.
Sonuç
olarak, şeytan sadece bir yansımadır. İnsanın kendi içindeki karanlığı,
zayıflığı ve çelişkileri yansıtan bir ayna. Bu aynaya baktığında gördüğün şey,
senin kendi hakikatindir. Şeytan, o hakikati görmeni engellemek için var gibi
görünse de, aslında onun varlığı, senin kendi içsel yolculuğunun bir
parçasıdır.
İbn-i Sina,
Gazali ve İbn Arabi'nin de dediği gibi, şeytanla hesaplaşmak, aslında kendi
nefsinle hesaplaşmaktır. Ve bu hesaplaşma, insanın kendi özünü keşfetmesi için
bir fırsattır. Şeytan yorulmaz, çünkü onun işi bitmez. Ama sen, onunla
yüzleştiğin anda, kendi hakikatine bir adım daha yaklaşırsın.
Şeytan
sadece güler, çünkü bilir ki, insanın kendi içindeki şeytanla hesaplaşması hiç
bitmeyecek bir yolculuktur. Ve bu yolculuk, insanın kendi özünü keşfetmesi için
bir fırsattır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder