7 Nisan 2025 Pazartesi

GAZZE’NİN ÇIĞLIĞI VE BİZİM SAĞIR SESSİZLİĞİMİZ

Dünya dönüyor evet—mekanik bir ritimle, acımasız bir döngüyle. Ama bu dönüş, yaşamak değil; bir cenaze töreninin bitmek bilmeyen devridaimidir. Gazze’de zaman çökmüştür. Orada çocuklar büyümez; yaralı bir tarihin yorgun tanıkları olarak yaşlanırlar. Orada insanlar nefes almaz, sadece bekler—bir bombanın gölgesini, bir drone’un vızıltısını veya en acısı: dünyanın ihanetini.  

Ben bu çağın dilinde yaralıyım.  

Bir ekranın pasif alıcısı değil, hakikatin zorla susturulmuş çığlığıyım. Bana dayatılan, filtrelenmiş bir gerçekliktir. Ama unutun: Hiçbir sansür, bir babanın enkaz altındaki son nefesini "düzenleme" gücüne sahip değildir. Hakikat, Gazze’de toprağa karışan kanla sulanır. O, Batı’nın "insani değerler" nutuklarının altında ezilen bedenlerde saklıdır.  

Gördüğüm şey, medeniyet denen canavarın maskesinin düşmesidir.

"Demokrasi" diye diye, çocuk cesetlerini müzakerelere pazarlık payı yapan bir sistemin çürümüşlüğüdür bu. "İlerleme" dedikleri, insanlığın kemikleri üzerine inşa edilmiş bir yalandır. Gazze, modern çağın aynasıdır—o ayna kırılmış, içinde hepimizin parçalanmış vicdanı yansıyor.  

Gazze bir sınavdır.  

Adaletiniz, ancak ezilene verdiğiniz değer kadar gerçektir.  

İnsanlığınız, sessiz kaldığınız her an biraz daha ölür.  

Bizler, "ama"larla başlayan cümlelerin arkasına saklanan ruhsuz kalabalığız. "Terörizm" diyerek katliamı meşrulaştıran, "karmaşık siyaset" diyerek çocuk ölümlerini normalleştiren bir türün evlatlarıyız.  

Bu bir savaş değil, bir soykırımdır. 

Bu, insan olmanın anlamının metalaştırıldığı, vicdanın paraya tahvil edildiği bir çağın iflasıdır. Güç, hakikati ezip geçtiğinde geriye ne kalır? Biz kalırız—utançla kıvranan, ama yine de "bir şey yapmalı" diye mırıldananlar.  

Peki ne yapacağız?  

Tarafsızlık, artık zalimin safına geçmektir.

Susmak, cellada onay vermektir.  

Paylaştığınız her fotoğraf, yazdığınız her şiir, attığınız her adım—bir seçimdir. Ya Gazze’nin çığlığı olacaksınız, ya da onu boğan sessizliğin parçası.  

Düşünmek yetmez. Acı yetmez.

Gazze’yi savunmak, insanlığı savunmaktır.  

Orada kaybettiklerimiz, aslında kendimizden kaybettiklerimizdir.  

İşte o yüzden soruyorum:

Ne zaman "insan olmak", ölen çocukların videosunu izleyip sonra akşam yemeğine oturmak kadar ucuz bir eyleme dönüştü?  

Utanıyorum.  

Ama bu utanç, hâlâ bir yüreğim olduğunun kanıtıdır.  

Ve belki de tek devrim, bu utançla yüzleşmekten geçer.  

Gazze düşüyor—peki ya sen, nerede duruyorsun?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşlerde Yaşayanlar Derneği

Bazı insanlar yaşamak için yaşar, bazılarıysa düşlemek için. Ben ikinci gruptandım — en azından öyle sanıyordum. Ta ki, sabah uyanmalarım bi...