27 Şubat 2025 Perşembe

Burhan

İnsan, en büyük hapishanesini kafasının içinde inşa eder. Dışarıdan bakıldığında özgür gibi görünür, ama düşünceleri belli duvarlara çarpar, bildikleriyle sınırlıdır. Bir gün o duvarları aşmaya karar verir. İşte o an, ilk kez gerçekten düşünmeye başlar. Ama düşünmek, pek de rahat bir eylem değildir. Farabi, Kitâbu’l-Burhân’da insana en büyük eziyetin düşünceyle geldiğini anlatır gibi. Her şeyin bir kanıtı olmalıdır. Çünkü dünya, üzerine rastgele inşa edilecek bir yapı değil, temelleri sağlam bir bina olmalıdır. Ama sorun şu ki, insanlar her zaman sağlam temellere ihtiyaç duymaz. Çoğu zaman sadece inanmak isterler. Bir sokakta yürüdüğünü düşün. Etrafında tabelalar var. Kimi “şu tarafa git”, kimi “buraya girmek yasak” diyor. Bazen bir tabelaya güvenip o yöne ilerliyorsun, bazen de sorguluyorsun: “Bu tabelayı kim koydu? Neden koydu?” İşte Farabi'nin zihni de böyle çalışıyor. Bir şeyin doğru olup olmadığına karar vermek için önce onun temelini, onun "burhan"ını yani kanıtını bulmalısın. Ama mesele şu ki, herkes kanıtla ilgilenmez. Çoğu insan, zihninde önceden hazırlanmış haritalarla yaşar. Biri onlara bir fikir verir, onlar da onu olduğu gibi kabul eder. Ne sorgularlar ne de düşüncelerinin temelini kazıp bakarlar. Biri çıkıp "Güneş bir gün doğudan doğmayacak" dese, çoğu insan sadece güler geçer. Ama Farabi gibi insanlar önce bir durur, sorgular, araştırır. "Peki, neden olmasın?" O yüzden Farabi, sıradan bir filozof değil. O, zihni bir labirent gibi gören ve bu labirentin duvarlarını teker teker kaldırmaya çalışan biri. Ona göre, her fikir test edilmelidir. Çünkü sağlam bir düşünce, yıkılmaya çalışıldığında bile ayakta kalabilendir. Zayıf olanlar ise ilk darbede çöker. Ama buradaki en büyük ironi şu: İnsanların çoğu, yıkılmaya hazır düşüncelerle yaşıyor. Bir gün biri gelir ve tüm bildiklerini sarsacak bir soru sorar. "Peki ya yanılıyorsan?" İşte o zaman panik başlar. Çünkü o ana kadar inşa ettikleri tüm dünya, bir karton ev gibi sallanmaya başlar. Farabi'nin dediği gibi, bir fikrin gerçek anlamda doğru olup olmadığını anlamanın tek yolu, onu kanıtlarla test etmektir. Ama kim uğraşacak şimdi bununla? Çoğu insan, bir şeyin doğruluğunu hissetmek ister, bilmek değil. Bir teori değil, bir inanç ister. Mantık yorucudur. Zihin, konforu sever. Peki, sen? Konforlu bir düşünce dünyasında mı yaşamayı tercih edersin, yoksa kanıt arayışında zihnini karanlık sokaklara mı bırakırsın? Çünkü gerçek, çoğu zaman aydınlık bir caddede değil, karanlık bir arka sokakta saklıdır. Ve o sokağa girmeye cesaret edemeyenler, hiçbir zaman hakikate ulaşamazlar.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşlerde Yaşayanlar Derneği

Bazı insanlar yaşamak için yaşar, bazılarıysa düşlemek için. Ben ikinci gruptandım — en azından öyle sanıyordum. Ta ki, sabah uyanmalarım bi...