Özgürlük kavramını, insanın kendi iradesiyle hareket edebilmesi, düşüncelerini ve duygularını dilediği gibi ifade edebilmesi olarak tanımlayabilirim. Ancak bu tanım, her birey için farklı bir anlam taşır. Benim gözümde özgürlük, sınırların farkında olmak ve bu sınırlarla nasıl başa çıkacağını bilmektir. Çünkü tam anlamıyla sınırsız bir özgürlük, kaos yaratır.
Bir bireyin toplum içinde tamamen özgür olması mümkün mü? Bence hayır. Toplum düzeni, bireyin özgürlüğünü doğrudan etkileyen bir unsurdur. Yasalar, normlar, ahlaki kurallar bireyi bir çerçeveye oturtur. Bu çerçeve bireyi kısıtlarken, aynı zamanda toplumun bütün halinde işleyişini sağlar. Ancak sorulması gereken soru şu: Toplum tarafından konulan bu sınırlar, bireyin gerçek özgürlüğünü engelliyor mu, yoksa koruyor mu?
Bir insan mutlak özgür olabilir mi? Birinin
özgürlüğü, başkasının alanını ihlal ettiğinde sınırlanıyorsa, burada mutlak
özgürlükten söz edebilir miyiz? Bence mutlak özgürlük bir illüzyondur. Kendi
kararlarımızı verdiğimizi düşünsek bile, aslında toplumsal normlar, hukuk ve
ahlaki kurallar içinde hareket ediyoruz. Gerçek özgürlük, belki de bu
sınırların farkında olmak ve onlara bilinçli bir şekilde meydan okumaktan
geçiyor.
Düşüncelerimiz gerçekten bize mi ait, yoksa toplum,
ideolojiler ve kültür tarafından şekillendiriliyor mu? Kendi fikirlerimizi
oluşturduğumuzu sanıyoruz ama bu fikirler, büyüdüğümüz ortam, maruz kaldığımız
bilgi ve öğrenilmiş normlar çerçevesinde şekilleniyor. O zaman, içsel özgürlük
diye bir şey var mı? Benim görüşüm şu: Gerçek özgür insan, kendisine dışarıdan
dayatılan düşünceleri sorgulayan ve onlara bilinçli bir mesafeden bakabilen
kişidir.
Özgür olmak her zaman iyi midir? Bence hayır.
Özgürlük, beraberinde sorumluluk getirir. Tam anlamıyla özgür bir insan,
yaptıklarının sonucuna da katlanmak zorundadır. Bu, bazı insanlar için
korkutucu olabilir. Bu yüzden bazı insanlar, kendilerine sunulan sınırlı bir
düzende daha rahat hisseder. Sorumluluk almaktan kaçmak, bazen bilinçli bir
özgürlükten vazgeçme eylemidir.
Bir toplumda özgürlüğü korumak için hukukun, ahlaki
değerlerin ve bireysel iradenin bir dengede olması gerekir. Özgürlük, sadece
bireysel bir hak değil, aynı zamanda bir toplumsal sorumluluktur. Bir toplum,
bireylerinin fikirlerini açıkça ifade etmesine izin vermezse, orada düşünsel
anlamda bir özgürlükten bahsedilemez. Ancak özgürlüğün de bir denge unsuru
olmalıdır; çünkü mutlak özgürlük, bağımsızlıktan çok anarşiyi doğurabilir.
Bence en kritik sorulardan biri de bu: Özgürlük
bazen bir illüzyon olabilir mi? Bir birey, kendini özgür sanırken aslında belli
bir sistem tarafından manipüle ediliyor olabilir mi? Bence bu sıkça yaşanıyor.
Medya, propaganda, ideolojiler ve popüler kültür, bireyleri belli bir yöne
kanalize ediyor. Bu nedenle gerçek özgür insan, düşüncelerinin kaynağını
sorgulayan ve kendine sunulan "seçeneklerin" dışına çıkabilen
kişidir. Gerçekten özgür olup olmadığımızı anlamak için, içinde yaşadığımız
sistemin bizi nasıl yönlendirdiğini fark etmek gerekir. Özgürlük, bazen bir
yanılsama olabilir; çünkü çoğu zaman bize sunulan seçimler, gerçekte bizim
irademizle şekillenmemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder